Editörlerden...
“Türkiye dergi literatürüne bir göz attığımızda dergi müptelalarının hararetle takip ettiği birçok süreli yayının, reel şartlara ayak direyerek çalışanlarının ve sevenlerinin desteğiyle çıktığını görürüz. Nice dergi ön raflardaki konumlarını bırakarak, ancak koleksiyoner ve araştırmacıların ulaşabileceği arka raflara çekilmek zorunda kalmıştır. Bu Türkiye için olağandır belki ama bu durum “dergiperverler”in yeni maceralara atılmasına ya da kaldıkları yerden devam etmelerine ket vurmaz.
Yeni bir tasarım ve içerikle...Yine öyle oldu. Tarih Vakfı, yaşanan tüm maddi sorunlara rağmen “İstanbul”u, tamı tamına 14 sene bu şehrin ismini taşıma sorumluluğunu içeriğiyle yansıtmaya çalışan bir dergiyi kısa bir aradan sonra tekrar çıkarmaya devam kararı verdi. Üstelik yeni bir yüz, yeni bir içerik ve yeni yeni ‘paragraflar’ açarak. Derginin logosu, kapak ve iç tasarımı, ‘iddiali’ bir şekilde değişirken, yeni proje ve yaklaşımlar vesilesiyle dergi içeriğine de ‘başka türlü’ müdahaleler de bulunuldu. Bu sefer, geçmiş dergilerin birikimine sahip çıkan, ma gelecekten de proje çalan birazcıkda daha farklı bir İstanbul dergisi hayal ediyoruz. Umarız ki, hayal olarak kalamyacak!
İstanbul 2010’a... Artık İstanbul, Avrupa’nın önemli kütürel projelerinden birine de ev sahipliği yapma hakkını üstlenmiş bulunuyor. 2010 yılı için, İstanbul Avrupa Kültür Başkenti olacak. Biz de, kent için oldukça önemli olan bu olguyu, dosya konumuza çekerek, tartışmaya çalıştık. Peki, İstanbul 2010 ne demek? Özetle, çok şey demek! Ve o “çok şey”lere bu sayımızdan başlayarak dikkat kesileceğiz. Dört yıl boyunca, tüm kenti “kültür”e boyayacaklara - en çok da “sivil” renge boyayanlara, muhabbet göstereceğiz …”
Bu başarıda pay sahibi olan isimlerden bir kısmı; Nuri Çolakoğlu, Emine Çaykara, Korhan Gümüş, Görgün Taner, Nilgün Mirze, İstanbul’un 2010 kültür başkenti seçilmesinin nedenlerini, anlamını ve kentin/kentlinin öncelikli ajandasını anlattı. Bununla da kalmadı İstanbul 2010 AKB danışma kurulu üyelerinden katılımcılarla düzenlenen “yuvarlak masa” söyleşisinde proje a’dan z’ye masaya yatırıldı.
Başka neler var?
İstanbul’u arşınlamak:
Murat Belge ve Uğur Yücel ile Kuzguncuk’ta
“Fakat Kuzguncuk Şirin Yerdir…”
Takdime ne hacet! Yazar-akademisyen Murat Belge ile oyuncu-yönetmen Uğur Yücel, İstanbul Dergisi için, Kuzguncuk’ta Boğaz’a nazır, keyfe tirit hasbıhal ettiler. Rotalarını, muhabbete göre çizerken, muhabbettin rotasını da kendilerine göre çizdiler. Birisi çocukluğuna, diğeri tarihe yolculuğa çıktı. Ama muhabbetten hiç kopmadılar. Binalara, anılara, hatıralara girip çıktılar. Güldüler, hüzünlendiler, düşüncelere daldılarlar, konu konuyu açtı. Biz ise araya hiç girmeyip, uzaktan izledik. Siz de izlemede kalın. Mimikleri veremedik, onlar da bizim emanetimiz olsun!
“Ben Olsaydım İstanbul2010 afişini böyle yapardım...”
“Ben olsaydım!” başlığını taşıyan bu ilk dosyanın konusu Avrupa Kültür Başkenti İstanbul2010 için afiş tasarımı. Tasarımcılar Ahmet Naci Fırat, Baki Kara, Banu Özçelik, Cem Akar, Çağla Turgul, Elif Yalçınkaya, Engin Öztekin, Ferit Yantur, İlhan Bilge, Kayıhan Bölükbaşı, Murat Özgül, Perim Davudoğlu, Selen Başer, Teoman Fıçıcıoğlu, Tülay Demircan, Umut Südüak, Volkan Hoşcan, Zeynel Özer ve doya editörü olarak Rauf Kösemen “Ben olsaydım İstanbul2010 afişini böyle yapardım...” diyorlar.
Tarihi, Mezunları, Dedikodularıyla
St. Joseph Lisesi’nden Malumatlar
Üzerinde çalıştığı üç citlik St. Joseph tarihinin, Cumhuriyet dönemine kadarki süreci anlattığı ilk cildi yayınlayan Frere Ange Michel ile okulun eski mezunlarından Ferda Keskin eşliğinde, St. Joseph’deki mütevazı odasında konuştuk. Sonra da, okul henüz karma eğitime geçmeden orada eğitim görmüş 1974 girişli üç eski mezunu, Ecmel Ayral, Ali Erul ve Ferda Keskin'i bir araya getirerek okulun bir döneminde gezindik...
“İstanbul için İsyan Vakti”
İstanbul alternatif müzik hareketi özellikle son birkaç yılda, piyasa müziğinden bilinçli bir biçimde sıyrılmaya gayret eden birçok yeni grubun ortaya çıkmasıyla ivme kazandı. Everett True’nun 1991’de Melody Maker’da Seattle hareketi ile ilgili öncü yazısına attığı başlığı biraz değiştirecek olursak “Anneciğim! İstanbul’da bir sürü gitarlı canavar var!” Ve asıl ilginç ve güzel olan, bu canavarların sound’ları Seattle’lı abilerininki gibi büyük ölçüde birbirinin kopyası niteliğinde değil... Mehmet Atılgan’ın kaleminden...
Diğer yazılardan bazıları:
İstanbul Dergisi İçin Yeni Bir Başlangıç
ELEŞTİREL GERÇEKÇİ KENT ÇALIŞMALARI
Murat Güvenç
Erzincan’dan Prens Adaları’na: BURGAZ ALEVİ CEMAATİ
Ulus Atayurt – Tan Morgül
İstanbul Müzesi’nin Engellemelerle Dolu Kısa Tarihi
DARPHANE’DE ‘BİLİNÇLİ’ BİR GEZİ
Bülent Özden
İstanbul her şeyden önce bir kronometredir
YANILSAMALAR ŞEHRİ
Brian Elliott
Zeki Demirkubuz’un İstanbul’u:
İSİM, ŞEHİR, İNSAN
Fırat Yücel
Reşat Ekrem Koçu’ya İthafen:
YARIM KALMIŞ MEHMET’LER
Mehmet Zaman Saçlıoğlu